24 yaşındaki genç bir kadın, son 10 yıldır gıda tüketememek zorunda kalarak yaşamının en zor dönemini geçirdi. Geçtiğimiz günlerde sosyal medya hesapları üzerinden hayatını etkileyen bu hastalığı ve yaşadığı süreci anlattı. İnsanların "mevcut hayatın tadını çıkar" söylemleriyle sevdiklerine ulaşamadığını belirten genç kadın, yaşadığı durumun hem fiziksel hem de psikolojik açıdan ne kadar yıkıcı olduğunu vurguladı. Verdği röportajda hastalığıyla ilgili daha fazla bilgi vermenin yanı sıra, benzer durumu yaşayan insanlara cesaret vermeyi de umduğunu belirtti.
Küçük yaşlardan itibaren sağlık problemleriyle karşılaşan genç kadın, 14 yaşındayken ilk belirtilerini hissetmeye başladı. Yiyecekleri sindirme konusunda büyük zorluklar çektiğini ifade eden kadın, bu süreçte birçok farklı doktora gitmek zorunda kaldı. Her seferinde "bu geçici bir durum" ve "henüz teşhis koymak için erken" gibi yanıtlarla karşılaştı. Sonunda, yapılan bir dizi testin ardından, nadir görülen bir sindirim sistemi hastalığına sahip olduğu netleşti. Bu hastalık, besinlerin sindirimini engelleyerek kişinin yaşam kalitesini ciddi şekilde düşürüyor.
Hayatında en çok etkilendiği olaylardan birinin sağlıklı bir yemek yiyememek olduğunu söyleyen kadın, sosyal medyada kendi deneyimlerini paylaşarak hastalığının getirdiği zorlukları görünür kılmayı amaçlıyor. Kimi zaman arkadaşları ve ailesi ile dışarı çıkmanın bile kabus gibi olduğunu belirten genç kadın, insanlara kendi mücadelelerinin önemini anlatmayı hedefliyor. "Hastalıklar yalnızca fiziksel değil, aynı zamanda ruhsal da yıpratıcıdır," diyerek, yaşadığı kısıtlamaların zihinsel olarak nasıl etkilediğini de paylaştı. Bu deneyimlerin, yalnızca kendisiyle sınırlı olmadığını ve çok sayıda insana hitap edebileceğini düşünüyor.
Hastalık sürecinde yaşadığı en büyük zorluklardan biri ise toplumdaki gıda yanlısı normların baskısı oldu. "Yemek yemek, kutlamaların, arkadaşlıkların ve hemen hemen her sosyal etkileşimin merkezinde yer alıyor," diyor. Bu durum ise, sürekli olarak bir dışlanmışlık hissi yaratmış. Herkesin bir araya geldiği yemek masalarında yerini alamamak, onu yalnızlaştırmış ve çok zor günler yaşatmış. Ancak, benzer zorluklarla boğuşan daha pek çok insan olduğunu paylaşmak ve farkındalık yaratmak istemesi, onu motivasyonu yüksek tutmuş.
Yaşadığı bu zorlu süreç sonucunda, genç kadın sadece hastalığını kabullenmekle kalmamış, aynı zamanda kendine bir destek grubu da oluşturmuş. "Destek almak önemlidir, başkalarıyla iletişim kurmak insanı güçlendirir," diyerek, hikayesinin yalnızca kendi deneyimlerini anlatmakla kalmadığını, aynı zamanda başkalarına umut vermek için bir yol sunduğunu anlatıyor. Hasta bireylerin desteklenmesi, toplumda hastalık ve sağlık sorunları hakkında daha fazla bilgi paylaşımının öneminin altını çizen genç kadın, insanlarla hikayesini paylaşmanın getirdiği faydalara dikkat çekiyor.
"Herkesin bir hikayesi var, ve bu hikayeler sadece bize değil, başkalarına da ilham verebilir," diyor sözlerine devam ederken. Sosyal medya aracılığıyla sesini duyurabileceğini ve daha fazla insanın yaşadığı benzer zorlukları anlamasına yardımcı olabileceğini düşünüyor. Bu nedenle, hikayesini paylaşmak ve aynı durumu yaşayanları bilgilendirmek amacıyla yazılar kaleme almaya karar verdi. En büyük arzusu, benzer durumlarla başa çıkan bireylerin yalnız olmadığını hissettirmek ve sosyal medya üzerinden yarattığı topluluğun büyümesine katkı sağlamak.
Son olarak, genç kadın insanların sağlık problemlerine dair daha fazla bilgi sahibi olmasının, önleyici tıbba ve erken teşhislere katkıda bulunacağını savunuyor. Yaşadığı zorlukları paylaşarak, toplumda farkındalık yaratmayı ve bu konuda daha fazla insanı bilinçlendirmeyi hedefliyor. "Kim bilir, belki bir gün, benzer bir durumla karşılaşan birine ilham verebiliriz," diyerek, zorlu sürecine rağmen hayata karşı olan pozitif bakış açısını ve umudunu da dile getiriyor.