El Cezire, Türkiye'nin savunma alanındaki gelişmelerini kapsamlı bir şekilde ele alan bir analiz yayımladı. Analizde, Türkiye’nin son yıllarda savunma sanayiine yaptığı yatırımlar ve bu yatırımların getirdiği bağımsızlık vurgulanıyor. Türkiye, coğrafi konumu ve stratejik önemiyle bilinirken, özellikle son dönemde uluslararası alanda bağımsız bir savunma politikası geliştirmeye odaklanmış durumda. Bu kapsamda yapılan yatırımlar ve atılımlar, ülkenin sadece kendi savunmasını güçlendirmekle kalmayıp, aynı zamanda global savunma pazarında da dikkat çekici bir aktör haline gelmesini sağlıyor.
Son yıllarda Türkiye, savunma politikasında köklü değişimler gerçekleştirdi. Bu değişimlerin en büyük mimarlarından biri, yerli üretimi teşvik eden politikalar oldu. El Cezire’nin analizine göre, Türkiye, özellikle insansız hava araçları (İHA) ve diğer modern teknolojilere yaptığı yatırımlarla dünya genelinde büyük bir dikkat çekti. İHA'lar, Türkiye'nin operasyonel yeteneklerini artırarak, uluslararası çatışmalarda ittifaklarının ötesine geçmesini sağladı. Türkiye’nin ürettiği Bayraktar TB2 gibi insansız hava araçları, birçok ülkede başarılı şekilde kullanıldı ve ihracatı artırdı. Bu tür projeler, sadece askeri alanda değil, aynı zamanda ekonomik alanda da Türkiye’nin kendine yeterlilik oranını yüksek bir seviyeye taşıdı.
El Cezire’nin raporunda, Türkiye’nin savunma bağımsızlığını sağlamasının getirdiği avantajlar sıralandı. Öncelikle, dışa bağımlılığın azalması, Türkiye’nin uluslararası alandaki pozisyonunu güçlendirdi. Artık Türkiye, savunma teçhizatını ithal etmeye bağımlı olmadan, kendi ihtiyaçlarını karşılama kapasitesine ulaştı. Bu durum, Türkiye’yi uluslararası güç dengeleri açısından daha bağımsız bir güç haline getirdi. Ayrıca, Türkiye’nin savunma sanayiindeki gelişmeler, dış politikadaki kararlara da doğrudan etki ediyor. Artık Türkiye, askeri varlığını stratejik noktalarda kullanarak, uluslararası ilişkilerde daha fazla söz sahibi olma yolunda ilerliyor.
Sonuç olarak, El Cezire’nin analizi, Türkiye’nin savunma stratejisinin bağımsız bir yol haritası çizdiğini açıkça ifade ediyor. Bu süreç, sadece Türkiye'nin iç güvenliği için değil, aynı zamanda bölgesel ve global barış için de büyük bir öneme sahip. Savunma sanayisinde yapılan atılımlar, Türkiye’nin askeri gücünü artırırken, aynı zamanda ekonomik açıdan da yeni fırsatlar yaratıyor. Sürdürülebilir bir savunma sanayinin oluşması, Türkiye’nin uluslararası arenada daha güçlü bir aktör olmasını sağlayacak ve gelecekteki jeopolitik gelişmelere şekil verme yeteneğini artıracaktır.