Geçtiğimiz günlerde Hatay, ülkemizin en gözde doğal güzelliklerinden biri olarak bilinen yeşil alanlarıyla adeta bir kâbusla karşı karşıya kaldı. Çıkan büyük yangınlar, hem vatandaşları hem de yerel ekosistemi tehdit eden boyutlara ulaştı. Bu durum, sadece Hatay’a değil, çevresindeki tüm bölgelere de büyük bir olumsuz etki yarattı. Yangının büyüklüğü, yerel halkın günlük yaşamını etkilediği gibi, bölgedeki tarım ve turizm sektörlerini de derinden etkiliyor. Hatay'ın ciğerleri kül oldu!
Hatay’ın iklimi ve coğrafi yapısı, sıcak hava dalgaları ve düşük nem ile birleştiğinde yangın riskini artırıyor. Bu yıl yaşanan aşırı sıcaklar ve rüzgarlı havalar, yangınların daha da büyümesine zemin hazırladı. Yangının sebep olduğu tahribat, sadece ağaçlar ve bitki örtüsüyle sınırlı kalmayıp, bölgedeki birçok canlı türünün yaşam alanını da tehdit ediyor. Orman yangınları, ekosistemin denge durumunu bozarak, gelecekte ortaya çıkabilecek çevresel felaketlerin kapısını aralayabilir.
Hatay’da patlak veren yangınlar, pek çok insanın yerlerinden olmasına ve maddi kayıplara uğramasına yol açarak, sosyal açıdan da bir kriz ortamı oluşturdu. Yerel halk, alevler karşısında canlarını ve mal varlıklarını korumak için seferber oldu. Ancak, devasa alevlerin önünde çoğu zaman çaresiz kalan vatandaşlar, kendi evlerini korumaktan başka bir çare bulamadılar. Sadece evler değil, aynı zamanda birçok tarım arazisi de yangınlardan nasibini aldı.
Hatay, geçmişte de benzer felaketlerle karşılaşmış olsa da, bu yangınların büyüklüğü ve yıkıcılığı birçok kişi için ders niteliği taşıyor. Geçmiş yangınlar, halkı ve devletin yetkili birimlerini, orman yangınları ile etkin bir şekilde mücadele etme konusunda bilinçlendirdi. Ancak bu felaketlerin öncesinde alınması gereken tedbirlerin güçlenmesi gerekiyor. Yangın sezonundan önce, anayasaya uygun olarak, orman alanlarının sınırları içinde düzenleme yapılması ve daha fazla önlem alınması gerekmektedir.
Bir yandan, Hatay’da doğa ile birlikteliği sağlayan kurumsal yapılar oluşturulurken, diğer yandan halkın bilinçlendirilmesi için eğitim programları yapılmalıdır. Yangınların önüne geçilebilmesi için hem kamu hem de özel sektör iş birliği ile projeler geliştirmek şart. Her birey, bu tarz olaylara karşı birer savunma mekanizması haline gelerek, önceden hazırlık yapmalı ve bilinçli bir şekilde hareket etmelidir.
Hatay, her ne kadar yangınlardan etkileniyor olsa da, geçmişten gelen güçlü dayanışma ruhuyla bu zor günleri atlatabilir. Yerel halk ve sosyal istemlerin birlikte hareket ederek, toplumsal bir farkındalık yaratmaları büyük önem taşıyor. Şimdiye kadar gördüğümüz gibi, zorlukların üstesinden gelmek için yalnızca bireysel çabalar yeterli olmamaktadır; toplumsal bir bilinç ve dayanışma ruhu gerekiyor.
Yangınlar sonrası, Hatay’ın doğal güzelliklerinin yeniden canlandırılması adına yapılacak çalışmalar da büyük bir önem taşıyor. Orman yangınları sonrası ağaçlandırma çalışmaları, bilimsel araştırmalar ve takip eden yıl için hazırlıklar yapılmalıdır. Unutulmaması gereken bir diğer konu da, gelecekte benzer felaketlerin yaşanmaması için bu tür doğal alanların korunması yönünde atılacak adımların büyük bir gereklilik arz etmesidir.
Sonuç olarak, Hatay'ın ciğerleri kül olmuş olabilir, fakat bu acı tecrübelerden gerekli dersleri çıkararak daha sürdürülebilir bir çevresel yaklaşım sergilememiz mümkün. Doğal güzelliklerimizi korumak için hepimiz üzerine düşeni yapmak zorundayız. Hatay, hem geçmişten gelen çevresel zenginliklerinin hem de kültürel mirasının korunması için acil eylem planlarını hayata geçirmelidir. Doğayı koruyarak ve geleceğimizi düşünerek, Hatay'ın yeniden yeşermesi için çalışmalıyız.