Son günlerde yaşanan olaylar, Orta Doğu'daki gerilimi bir kez daha artırırken, uluslararası toplumun dikkatini çeken bir durum, Filistinli hastane müdürü Dr. Sabir el-Khatib’in İsrail güvenlik güçleri tarafından alıkonulması oldu. Alıkonulma sürecinde yaşadığı zorlukları anlatan Dr. Khatib, bir basın toplantısında “vücut ağırlığının üçte birini kaybettiğini” ifade ederek, gözaltında tutulduğu dönemde maruz kaldığı fiziksel ve psikolojik baskılara dikkat çekti. Bu durum, sadece Dr. Khatib'in değil, birçok Filistinli sağlık çalışanının ve hastanın yaşadığı trajik durumu gözler önüne seriyor.
Dr. Khatib, gözaltındaki sürecini “Sadece fiziksel değil, duygusal olarak da büyük bir travma yaşadım” diyerek özetledi. Ailesinden ve hastalarından ayrı kalmanın getirdiği zor süreç, sağlık çalışanlarının karşı karşıya kaldığı zorlukların sadece bir örneği. Alıkonulma süresi boyunca birçok kez sorguya çekilen Dr. Khatib, “Üzerimde uygulanan baskılar beni zayıflatmanın ötesinde hayatımı tehdit eden boyutlara ulaştı” dedi. Alıkonma sırasında yeterli bir beslenme imkanı bulamamanın yanı sıra, yapılan fiziksel müdaheleler ve travmatik deneyimlerin de etkisiyle, vücut ağırlığında ciddi bir kayıp yaşadığı bildirildi.
Dr. Khatib’in başına gelenler, yalnızca kişisel bir hikaye değil; aynı zamanda Filistin sağlık sisteminin ve toplumun genel durumunun bir yansıması niteliği taşıyor. Birçok insan hakları kuruluşu ve sağlık dernekleri, yaşıtlarından ve meslektaşlarından kopartılan doktorların ve sağlık çalışanlarının durumunu gündeme getirerek, bu gibi olayların devam etmesinin kabul edilemez olduğunu vurguladı. Sağlık sektöründe çalışanların özgürlüklerinin kısıtlanması, hasta bakım sürecini olumsuz etkiliyor. Dr. Khatib gibi sağlık çalışanlarının gözaltında tutulması, yalnızca bireysel bir travma yaratmakla kalmıyor, aynı zamanda toplumsal sağlığı da tehdit ediyor. Bu tür olaylar, zaten zor bir durumda olan Filistin sağlık sisteminin çöküşünü hızlandırma riski taşıyor.
Hastanelerde yaşanan bu tür durumlar, hem sağlık çalışanlarının ruhsal sağlıklarını etkilemekte hem de hastaların sağlık hizmetlerine erişimini zorlaştırmaktadır. Filistinli sağlık çalışanları, yaşadıkları zorluklara rağmen hastalarına hizmet etme konusundaki kararlılıklarını sürdürüyorlar. Ancak, bu koşullar altında çalışmanın getirdiği zorluklar, sağlık hizmetlerinin kalitesini ve sürdürülebilirliğini tehdit eder hale gelmektedir. Gözaltına alınan Dr. Khatib'in durumunun toplum nezdinde yarattığı etki, sadece sağlık alanında değil, aynı zamanda Filistin halkının mücadelesinin sembollerinden biri olmuştur. Bu bağlamda, uluslararası topluma düşen en önemli sorumluluk, insan haklarının korunması ve sağlık hizmetlerine erişim konusundaki adaletsizliğin sona erdirilmesidir. Gözaltında yaşanan bu tür olayların sona ermesi, hem Filistin hem de Orta Doğu'daki barış ve istikrar için kritik bir adım olacaktır.
Hastalara hizmet vermeye devam eden sağlık çalışanlarının yanında olmanın, Filistin halkının yanında durmanın önemini bir kez daha hatırlatmak gerekir. Bu tür olayların önlenmesi, toplumların sağlığı ve huzuru açısından vazgeçilmezdir. Dr. Khatib gibi sağlık çalışanlarının haklarının korunması, sadece bireysel bir hak meselesi değil, aynı zamanda toplumun sağlık sisteminin bütünlüğünü koruma mücadelesinin bir parçasıdır. Bu koşullarda, uluslararası toplumun atacağı adımlar, hem Filistin’deki insan hakkı ihlallerine karşı bir duruş sergilemekte hem de sağlık çalışanlarının haklarını korumakta önemli bir rol oynayacak.