Japonya ve Çin arasındaki tarihi ve politik ihtilaflar, bu yaz yeni bir gerilim dalgasıyla kendini gösterdi. 2023’ün sonbaharında başlayan olaylar, her iki ülkenin de birbirlerini çeşitli suçlamalarla hedef almasına neden oldu. Özellikle Doğu Çin Denizi'nde yaşanan deniz hukuku ihlalleri ve askeri tatbikatlar, bölgedeki tansiyonu artıran başlıca etkenler arasında yer alıyor. Bu gerilim, iki ülkenin de bölge üzerindeki etkisini artırmaya yönelik çabalarının bir parçası olarak yorumlanıyor.
Japonya, Çin'i Doğu Çin Denizi'nde Yiguo Adaları (Senkaku Adaları) üzerindeki egemenlik iddialarını sürdürmekle suçluyor. Bu adalar, hem Japonya hem de Çin tarafından talep ediliyor ve bu durum bölgedeki gerginliği sürekli olarak artırıyor. Japon yüksek makamları, Çin’in bölgedeki askeri varlığının artmasını, hem ulusal güvenliklerine hem de uluslararası hukuka karşı bir tehdit olarak değerlendiriyor.
Çin ise Japonya’nın askeri tatbikatlarını provokatif buluyor ve bu tatbikatları bölgedeki deniz trafiğini tehdit eden bir hareket olarak nitelendiriyor. Çin Dışişleri Bakanlığı, Japonya’nın askeri politikalarının bir ‘saldırganlık’ yolunda ilerlediğini ifade ederken, Tokyo'nun bu tutumunun Asya-Pasifik bölgesinin güvenliğini tehdit ettiğini belirtmekte gecikmiyor.
Japonya ve Çin arasındaki bu çatışmanın bölge üzerindeki etkileri oldukça ciddi. Rusya, Güney Kore ve Amerika Birleşik Devletleri gibi güç odakları, bu gerilimin tırmanmasından endişe ediyor. ABD, Japonya’nın yanında yer alarak Asya-Pasifik’teki müttefikleriyle birlikte askeri iş birliğini güçlendirmeyi hedefliyor. Washington’un bu tutumu, Pekin tarafından sert bir şekilde eleştirilmekte ve bölgedeki statükonun sarsılmasına yönelik bir tehdit olarak nitelendirilmektedir.
Bu gerginlik, yalnızca iki ülke arasındaki ilişkileri değil, aynı zamanda Asya-Pasifik bölgesindeki dengeleri de sarsabilir. Özellikle ekonomik ilişkiler, artan askeri harcamalar, ticaret üzerindeki belirsizlikler ve mülteci hareketliliği gibi durumlar hedef alınmakta. Yetkililer, bu alandaki sarsıntıların, bölgenin huzurunu ve istikrarını tehdit ettiğini sık sık dile getiriyor.
Sonuç olarak, Japonya ve Çin arasındaki gerilim, basit bir askeri çatışmanın ötesine geçerek, diplomatik ilişkilerin de zedelenmesine neden olmaktadır. Ekonomik ve politik anlamda ortaya çıkan bu güç savaşları, bölgenin geleceği açısından ciddi belirsizlikleri de beraberinde getiriyor. Uzmanlar, bu durumu daha iyi analiz edebilmek için uluslararası gözlemcilerin bölgeye gönderilmesi ve açık diyalog yollarının açılması gerektiğini savunuyor.
Olaylar daha da tırmanmadan, hem Tokyo hem de Pekin’in karşılıklı olarak diyalog kurması, bölgesel barış için elzem. Ancak şu an için her iki tarafın da duruşlarının oldukça sert olduğu gözlemleniyor. Her iki devletin de tutumlarını yumuşatıp yumuşatmayacağı, önümüzdeki günlerde yapılacak zirve ve görüşmelere bağlı olarak belirsizliğini korumakta.