Mescid-i Aksa, yalnızca Müslümanlar için değil, aynı zamanda dünya genelindeki birçok farklı inanç ve kültür için son derece önemli bir kutsal mekandır. Ancak, son zamanlarda İsrail hükümetinin üst düzey yetkilileri tarafından yapılan baskınlar ve bu baskınlara dair tartışmalı açıklamalar, uluslararası kamuoyunu harekete geçirdi. İsrail İç Güvenlik Bakanı Itamar Ben Gvir’in, Aksa’yı ziyareti ve burada yaptığı açıklamalar, hem yerel hem de uluslararası düzeyde büyük tepki topladı. Birçok insan, bu tür eylemlerin barış sürecine zarar verdiğini ve bölgedeki gerilimi artırdığını savunuyor.
Son günlerde yaşanan gelişmeler, İsrail hükümetinin Mescid-i Aksa üzerindeki kontrolünü artırma çabalarından biri olarak değerlendiriliyor. Itamar Ben Gvir, Aksa’ya düzenlediği son baskında, "Bu kutsal mekan, bizim için her zaman korunacaktır" diyerek, İsrail'in bu bölgedeki egemenlik iddialarını bir kez daha dile getirdi. Bu açıklamalar, Filistinli Müslümanlar için büyük bir provokasyon olarak algılanıyor ve bölgedeki gerilimi artırma potansiyeli taşıyor.
Filistinli liderler, Ben Gvir’in baskınlarını "işgalci bir devletin provokatif eylemleri" olarak tanımlarken, bu tür baskınların Filistin-Israil çatışmasını daha da derinleştireceğinden endişe ediyor. Bunun yanında, uluslararası insan hakları örgütleri ve birçok ülkenin hükümetleri de bu duruma karşı çıkıyor. Uluslararası Af Örgütü ve Human Rights Watch gibi kuruluşlar, Mescid-i Aksa'ya düzenlenen baskınları kınayarak, bu tür eylemlerin uluslararası hukuka aykırı olduğunu vurguladı. Ayrıca, Aksa'nın tarihi ve dini önemine dikkat çekerek, bu tür baskınların toplumsal barışa zarar verdiğini ifade ettiler.
Baskınlar sonrasında, birçok ülke ve uluslararası kuruluş İsrail'i kınayan açıklamalar yaptı. Türkiye, Arap Birliği ve İslam İşbirliği Teşkilatı, Ben Gvir'in eylemlerini sert bir dille eleştirirken, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres de Mescid-i Aksa'nın statüsünün korunması gerektiğine dair çağrıda bulundu. Guterres, "Mescid-i Aksa, sadece iki din için değil, tüm insanlık için önemli bir tarih taşıyor. Bu tür eylemler diyalogdan çok çatışmayı tetikler" dedi.
Bununla birlikte, bölgedeki gerilimi azaltmak için atılacak adımlar konusunda fikir birliği yok. Bazı uzmanlar, doğrudan müzakerelerin yeniden başlamasının önemine vurgu yaparken, diğerleri ise uluslararası topluma, özellikle de ABD’ye bu konuda daha aktif bir rol oynaması gerektiğini belirtiyor. Bazı analistler, sorunun yalnızca siyasi değil, aynı zamanda tarihi ve kültürel bir mesele olduğunu savunarak, tarafların birbirlerine saygı göstereceği bir diyalog zeminine ihtiyaç duyduğunu dile getiriyor.
Öte yandan, Aksa'da yaşanan bu olayların arttığı bir dönemde, sosyal medya ve uluslararası platformlarda yapılan çağrılar da dikkat çekiyor. Gençler ve bilgilendirici kampanyalar, meydan okumalarla dolu Mescid-i Aksa’ya destek vermek adına birleşiyor. Mescid-i Aksa'nın desteklenmesi amacıyla düzenlenen etkinlikler ve protestolar, genç nesillerin siyasi bilinçlenmesine de katkıda bulunuyor.
Sonuç olarak, Mescid-i Aksa'ya düzenlenen bu tür baskınlar, yalnızca yerel bir mesele değil, aynı zamanda uluslararası bir sorundur. Bu durum, taraflar arasında daha büyük bir çatışmaya yol açabilir ve bu bağlamda uluslararası topluluğun, sorunun çözümüne yönelik anlamlı adımlar atması gerekmektedir. Bütün bu gelişmeler, Orta Doğu’da barış ve istikrar arzusunun ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor.