Türkiye, yıllardır deprem kuşağında yer alan bir ülkedir ve bu doğal afetten kaynaklı sıkıntılar, özellikle son zamanlarda daha çok gündeme gelmektedir. 2023 yılındaki büyük depremler sonrasında, Türkiye genelinde birçok bina ve yapı yeniden değerlendirilmiş, güvenlik standartları gözden geçirilmiştir. Bu bağlamda, özel hastaneler de durumdan nasibini alarak, güvenlik önlemlerini artırma yoluna gitmişlerdir. Ancak, bu süreç içinde ortaya atılan bazı iddialar dikkat çekici bir tartışma yaratmıştır. Özellikle ‘perde betonları kestiler’ söylemleri, hem sağlık sektörü hem de inşaat dünyasında merak uyandırmıştır.
Son yıllarda yaşanan büyük depremler, sağlık sektöründe alınması gereken önlemlerin önemini bir kez daha gözler önüne sermiştir. Hastanelerin, sadece hasta bakımındaki yetkinlikleri ile değil, aynı zamanda yapısal güvenlikleri ile de değerlendirilmesi gerekiyor. Bu noktada kişisel ve toplumsal sağlığın artması için hastanelerin uygun bir yapı normuna sahip olması gerekmektedir. 2023 depremleri, birçok hastanenin uzun yıllar önce inşa edildiğini ve günümüzdeki standartları karşılamadığı gerçeğini gözler önüne serdi. Bu doğrultuda, çeşitli özel hastaneler, yapısal güvenliklerini artırmak için önceki yönetmeliklere göre yeniden inşa edilme veya güçlendirilme sürecine girmiştir.
Özel hastanelerin bu süreçte ‘deprem mührü’ alması, yalnızca hükümetin denetimleriyle mümkündür. Deprem mührü, bir binanın depreme karşı dayanaklılığını gösteren bir sertifikadır ve bu mührü almak isteyen hastanelerin belirli standartlara ulaşması gerekmektedir. Dolayısıyla, hastanelerin mimari planları da önem kazanmıştır. Herhangi bir inşaat sürecinde, mühendislik göz önüne alınarak kaliteli malzeme kullanılırken, hastanelerin özellikle zemin etütlerinin de titizlikle yapılması zorunludur.
Sadece deprem mührü almak için değil, aynı zamanda hasta güvenliğini artırmak amacıyla yapılan bazı yenilikler, iddiaları da beraberinde getirmiştir. 'Perde betonları kestiler' söylemi, hastanelerin güçlendirme çalışmaları sırasında ortaya çıkan bir durumdur. Perde betonları, bir yapı içerisinde temel yükleri taşıyan ve yapının dayanıklılığını sağlayan bölümlerdir. Bu betonların kesilmesi, yapı üzerinde ciddi riskler oluşturabilme potansiyeli taşımaktadır. Ancak, sağlık sektöründe uygulanan yenilikçi önlemler bazı durumlarda bu tür kesimlerin yapılmasına neden olabiliyor.
Özellikle özel hastanelerin yeni projeleri çerçevesinde mimarlık ofisleri ve mühendisler, yapının doğal kontrol noktalarını göz önünde bulundurarak, bazı eski yapılardaki perte betonlar üzerinde modifikasyonlar yapmak durumunda kalabiliyor. Ancak, bu tür işlemler, uzman mühendislerin ve mimarların denetimi olmadan asla hayata geçirilmemelidir. Eğer hastanelerde bu yönde bir uygulama söz konusu ise, hem sağlık çalışanları hem de hastalar için yeni bir risk yarattığını söylemek mümkündür.
Sonuç olarak, Türkiye’deki özel hastaneler, depreme karşı dayanıklılıklarımızı artırmak üzere önemli bir adım atarken, bazı iddialar ve uygulamalar sürekli tartışma konusu olmaya devam etmektedir. Deprem mührü almak ve perdeler ile ilgili yapılan çalışmalarda dikkatli olunması, hem sağlık sektörü çalışanları hem de hastalar açısından büyük bir önem taşımaktadır. Depreme dayanıklı yapılar inşa ederek hastane güvenliğini artırmak büyük bir sorumluluktur. Bu tür riskleri bertaraf edebilmek adına yapıcı ve güvenilir çözümler geliştirmek, gelecek için kritik bir adımdır.
Her yeni gelişme, sağlık sektörü ve inşaat dünyasını etkilemeye devam ederken, bizler için en öncelikli konu, güvenli ve sağlıklı bir ortamda hastalarımıza en iyi hizmeti sunabilmektir. Özellikle bu tür yapısal değişikliklerin tamamen profesyonel ve bilimsel yöntemler kullanılarak yapılması, kamuoyunu ikna etme açısından son derece önemlidir. Durum böyleyken, şu soruları da sormak gerekiyor: İlk olarak, mevcut hastaneler ne kadar güvenilir? İkinci olarak, gerçekleştirilen güçlendirme projeleri gerçekten etkili olacak mı? Her şeyden önce, toplumsal güvenliğin sağlanması, bu gibi tartışmalı konuların titizlikle ele alınmasını gerektirmektedir.